İlimizde yürütülen arkeolojik kazılara yardımcı olmak, İlimizin tarihi ve kültürel varlıklarının tanıtımını sağlamak, tarih ve kültür değerlerini sevdirmek, gerek ulusal gerekse uluslararası tanıtımına ve gelişimine daha geniş katkı sağlamak amacı ile Kaunos Antik Kenti için hazırlanan destek protokolü imzalandı.
Vali Orhan Tavlı Başkanlığında, Muğla’ya Hizmet Vakfı 2. Başkanı Menteşe Kaymakamı Caner Yıldız, ve MUÇEV Genel Müdürü Gürkan Büyükkaralı, İl Sağlık Müdürü Dr. İskender Gencer, İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Zekeriya Bingöl, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği Başkanları Özgen Uysal, Suat Esin, Yüksel Aslan, Muğla Turist Rehberleri Odası Başkanı Hamdi Turhan, Fethiye Müze Müdürü V. Deniz Ongun’un yanı sıra Kaunos Antik Kenti Kazı Başkanlığını V. Dr. Öğr. Üyesi Ufuk Çörtük’ün yürüttüğü Köyceğiz ilçesine bağlı Kaunos Antik Kenti ile ilgili hazırlanan destek protokolü taraflar arasında imzalandı.
Kaunos, Köyceğiz Gölü’nü Akdeniz’e bağlayan Dalyan Çayı’nın (Calbis) sağ yakasında, Dalyan Beldesi’nin hemen karşı kıyısında yer almaktadır. Kentin doğusunda bulunan Dalaman Çayı (İndos) Karia ve Lykia Bölgeleri’ni birbirinden ayıran doğal bir sınır olarak kabul edilmektedir. Rhodos’un karşı kıyısındaki Kaunos’un hinterlandı kuzeyden Menderes Ovası’na açılan dağlarla, batı yönden ise denize bakan kaya mezarları ve vadilerle ayrılmış, yüzünü doğuya ve güneydeki Likya’ya doğru çevirmiştir. Kent, Dalyan Deltası tarafından ayrılan kuzey–güney doğrultulu dağ sırası içerisinde Ölemez Dağı’nın (İmbros) etekleri olan Sivrihisar ve Balıklar Dağı ile Kızıltepe tarafından kuşatılmaktadır.
Kaunos örenindeki arkeolojik kazılara Prof. Dr. Baki Öğün başkanlığında başlanılmış, bugün Prof. Dr. Cengiz Işık tarafından devam edilmektedir. Prof. Dr. Baki Öğün’ün 1966 yılında burada kazılara başlamak istemesinin en önemli nedeni, kuşkusuz çözümlenememiş olan Karca, daha doğrusu Kaunosca’nın deşifre edilmesine yardımcı olabilecek epigrafik malzemeye ulaşabilmek ve antik yazarlardan edinilen bir bilginin ardından gitmekti: Gerçekten de Kaunos, İÖ 4. yüzyılların başlarına kadar Karya ve Likya bölgeleri arasında, kendi hinterlandına sahip bir bölge miydi? Geriye dönük bakıldığında, örendeki kazı ve araştırma sürecinin özellikle son 20 yılının bu sorulara cevap vermekten de öte, Anadolu arkeolojisi için çok daha verimli olduğu görülmektedir. Genel beklentilerin hemen hepsi gerçekleşmiştir: Stoası ile birlikte Agora’nın büyük bir bölümü; Basileus Kaunios, Apollon, Aphrodite Euploia, Artemis-Kaunos Kybelesi, Demeter, Isis ve Sarapis gibi tanrı ve tanrıçalara adanmış kutsal alanlar; Çeşme Binası, Monopteros, Ölçüm Platformu ve Çarşı Bazilika’sı gibi önemli kamu binaları açığa çıkartılmış; Roma Hamamı, Tiyatro ve Kubbeli Kilise gibi anıtsal yapılar temizlenerek ziyaretçilere açılmıştır. Ama burada asıl vurgulanması gereken, Kaunos’un çok özel buluntularıdır: Karca’nın, daha doğrusu Kaunosca’nın çözümünde bugüne kadarki tek anahtar olan “Çift Dilli Stel” gibi; kentin cadde ve sokaklarının rüzgar yönüne göre planlanmasında kullanılan “Ölçüm Platformu” gibi; Gemicilere iyi yolculuklar ve tüccarlara bol kazançlar ihsan eden tanrıça Aphrodite Euploia’nın “Kutsal Odası” gibi; Limanının karalaşmaya başlaması nedeniyle çökme eğilimi gösteren ekonomiyi yeniden canlandırmak amacıyla alınmış yeni “Gümrük Nizamnamesi” gibi; Ana Tanrıçanın yani Matar’ın yani Kybele’nin bir ağaç gövdesi görüntüsünü çağrıştıran steline “ev” olan “Kutsal Kaya Odası” gibi; ya da baş tanrısı Basieus Kaunios‘un kutsal taşı “Baitylos” gibi; “Adak Kumbarası” gibi ve de son yıllarda gün yüzüne çıkartılan “Tuzla” ve antik çağın döner perde sistemi “Periaktos” gibi. Bu buluntuların hemen hepsi arkeoloji biliminin birer ilkidir ki, bunların başında “Ölçüm Platformu”, “Çift Dilli Stel”, “Tuzla” ve “Periaktos” gelmektedir. Son yıllarda Kaunos’u bir “Arkeolojik Park” konumuna getirmek için ören içinde restorasyon ve onarım çalışmalarına ağırlık verilmektedir; “Deneysel Arkeoloji” den örnekler sunulmaktadır; kentin ana arterleri açılmakta ve ziyaretçiler için yönlendirme ve bilgilendirme levhaları belli zaman aralıklarında yeniden tanzim edilerek yerlerine konulmaktadır. Kazılar ise, belirlenen programlar çerçevesinde ve de planlanmış restorasyonlara yönelik olarak sürdürülmektedir. Teras Tapınağı’nın teras duvarları, Çeşme Binası, Palaestra ve Villa kapıları restore edilip yeniden ayağa kaldırılmışlardır; Tiyatro’nun kuzey yöndeki tonozlu girişi “basamaklı” bir resim galerisine dönüştürülmüş, ayrıca doğu yöndeki tonozlu girişin zamanındaki ahşap kapısı ile sahne binası önündeki “Periaktos”, izlerine göre yeniden tasarlanıp yaptırılarak yerlerine monte edilmişlerdir; “Adak Kumbarası” ve “Zeytinyağı İşliği” yeniden işler duruma getirilmiştir; Çeşme Binası’na kendi dönemindeki işlerliliği kazandırılmıştır; Güney Şapel’in taban mozaiği ziyarete açılmıştır. Doğu-Batı arterinin büyük bir bölümü açığa çıkartılmış ve ziyaretçiler buna göre yönlendirilmişlerdir. Her bir kamu binasının önüne metin ve restütüsyon çizimleri içeren levhalar yerleştirilmiştir. Ayrıca Kaunos’un yakınlarında bulunan Sultaniye Kaplıcaları’nın M.Ö. 100 yıllarında Kaunoslular tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Su sıcaklığı 39 derece olan Sultaniye Kaplıcaları Türkiye’nin en yüksek radyoaktiviteye sahip kaplıcasıdır (98.3). Radon değeri açısından da dünyada Endonezya’daki kaplıcadan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Radyoaktivite yüksekliği nedeniyle rehabilite edici özelliği vardır.
Vali Orhan Tavlı, Muğla’daki tarihi kültürel değerlerin önemine vurgu yaparak imzalanan protokol ile antik kentlerin Muğla İl Kültür Turizm Müdürlüğünün yanı sıra diğer kurumlarla da iş birliği içinde yürütülecek çalışmalarla daha aktif hale getirilmesini hedeflediklerini ifade etti.
Toplantının sonunda Kazı Başkanları da yaptıkları kazılarla ilgili kısa bilgiler sunarak bilgilendirme yaptı.